Ben kimim?

- Burçin Önay, Fotoğrafçı -
Merhaba. Ben Burçin, İstanbul'da doğdum ve okul yıllarımın sonuna dek burada yaşadım.
Küçük yaşlardan itibaren, her zaman sanata ilgi duydum ve bir gün, hayatımın her gününde sanata dokunduğum ve ruhumun sanatın bir dalı ile doyduğu bir hayat yaşamak istediğime karar verdim.
Benim için fotoğrafçılık sadece bir meslek değil. Bir yaşam biçimi ve ben 10 yılı aşkın bir süredir profesyonel olarak fotoğrafçılık yapıyorum. Hayattaki tutkularını mesleğe çevirebilmiş nadir insanlardan biri olduğum için de kendimi çok şanslı addediyorum. Sevdiğim bir işle her gün haşır neşir olmak beni çok mutlu ediyor.
Profesyonel hayatıma Amerika ve Meksika'da yaşadığım zamanlarda başladım ve bir çok değerli projenin içinde yer alma fırsatı buldum. Ve şimdi, edindiğim çok kıymetli tecrübelerden sonra, yine burada evimdeyim.
Benimle birlikte stüdyoda ve çekimlerde büyüyen 5 yaşında bir oğlum var. Hayatımın en önemli esin kaynağı olur kendisi.
Sizlerle tanışmak, ve birbirinden güzel hikayelerinizden yola çıkarak birlikte sonsuza dek hatırlayacağınız anılarınıza dokunmak için sabırsızlıkla bekliyorum.
Sevgiler
Peki neden Burcin Onay Photography?

Meslek hayatıma başladığım günden bu yana, yaptığım işi en iyi, en mükemmel ve en doğru şekilde yapmanın gücüne inandım. Fotoğrafların yalnızca anı yakalamanın ötesinde bambaşka bir duyguya dokunduğuna, kelimelerle ifade etmenin çok zor olduğu bu derin duyguların fotoğraf karelerinde hayat bulduğuna, ve bu karelerin ailelerin kalbinde çok başka bir yere dokunduğuna şahit oldum. Ben de ruhuma sonsuz hitap eden bu gerçekten beslendim ve büyümeye devam ettim.
Benim için mesleğim yalnızca güzel fotoğraf çekmekten ibaret olmadı hiçbir zaman. Ailelerle ilk konuşmaya başladığımız andan itibaren, çekimimizin son anına dek unutmayacakları ve hep güzel hislerle hatırlayacakları bir tecrübe sunmayı hedefledim. Bu nedendir ki, her aileyle tek tek kendim iletişim kurdum, bana yönelttikleri her soruya detaylıca cevap verdim, akıllarında tek bir soru işareti kalmayana dek tüm süreci onlara anlattım.
Her zaman söylediğim bir şey var. Fotoğraf çekimi çok ama çok keyifle yapılması gereken bir aktivite. Sizlerin de benim de ve elbette bebeğimizin de bu tecrübeden keyif alıyor olması bence bu işin en püf noktası. Herkesin mutlu ve huzurlu olduğu bir ortamda gerçekleşen çekimin meyveleri, bakmalara doyamadığımız fotoğraf kareleri olarak miras kalıyor bize.
Çok heyecanlı oluyorsunuz anlıyorum ve bu bazen stres ile birlikte gelen bir duygu. "Nasıl olacak, bebeğim mutlu olacak mı, fotoğraf çekebilecek miyiz, zamanı verimli kullanabilecek miyiz?" Bu ve bunun gibi bir çok soru aklınızı kurcalıyor çok iyi biliyorum ama bu soruları sorun haline getirmemek adına ben elimden geldiğince çekim öncesi ve çekim süresince sizleri rahatlatmak için buradayım.
Ben her zaman çekim saatleri konusunda, yeri geldi kendimden fedakarlık ederek, esnek olmaya özen gösterdim. Anne olduktan sonra ise çok daha büyük bir anlam kazandı bu benim için. Her ailenin aynı özeni hakettiğine inanmamın ötesinde başka bir manası daha vardı artık. Çünkü çocuklu hayat ne demek artık kendi tecrübelerimden de biliyordum. Bu yüzdendir ki hiçbir zaman çekimleri sürümden kazanmak gibi bir mantalite ile peş peşe sıralamadım. Çalıştığım saat aralığını daha az sayıda çekim alarak bebeklerin uyku saatlerine olabildiğince uyum sağlayacak şekilde düzenledim. Bu birinci önemli konuydu benim için. İkincisi ise, her ne kadar mümkün olduğunca saatinize sadık kalmanızı rica etsem de, bir anne olarak çocuklu yaşamın nasıl olduğunu bildiğimden, çıkabilecek aksiliklerin ve bunlara bağlı olarak yaşanabilecek küçük gecikmelerin üzerinizde stres yaratmasına engel olmak istememdi. Stüdyoma "Eyvah, biraz geç kaldık, şimdi nasıl olacak?" endişesi ile adım atmanız hiç istemediğim bir şey. Çünkü buraya zamanında gelmek bu sürecin yalnızca bir kısmı. Bir de buraya geldikten sonrası var ki, o da bir o kadar önemli.
Her bebeğin yeni ortamlara ve insanlara alışma süreci farklılık gösterir. Kimi kapıyı açtığım an gülücükler saçarak kucağıma gelirken, kimi bebeğimin de bizlere ve buraya alışmak için zamana ve anlayışa ihtiyacı olur. Bu durumlarda anne babanın endişeli bir ruh haline bürünmesi çekimin tüm seyrini değiştirir. Biz burada bebeği zorlayarak fotoğraf çekmeye çabalamak niyetinde asla değiliz. Yüzde yüz hazır olduğuna inandığımız ana dek fotoğraf makinemi bir kenara koyar, oyunlar oynarız, kitap okuruz, konuşuruz. Bebeğin güvenini ve sevgisini kazanmak bu işin başka bir püf noktasıdır benim için.
İşte bu sebeplerle elimden geldiğince esnek olmaya çalışırım çekim saatleri ve aralıkları konusunda. Çünkü mutlu anne,+mutlu baba=mutlu bebek=asla unutulamayacak şahane bir çekim demektir.
Stüdyomdan ayrılırken ailelerin hep söylediği ve kalbimi mutlulukla dolduran öyle bir şey var ki, bunu söylemeden geçemeyeceğim. "Kendimizi evimizde gibi çok rahat hissettik ve çok eğlendik" diyorlar. Tam olarak başarmayı hedeflediğim, aileleri yolcu ederken akıllarında, yüreklerinde bırakmak istediğim tat tam olarak buydu işte. Aldığım en değerli geri dönüş.
En yakın zamanda görüşmek dileğiyle, kucak dolusu sevgiler!
